27 Şubat 2007

Çağdaş Türk Karikatürünün kurucularından bir büyük ustayı, Cemal Nadir Güler’i bundan tam 60 yıl önce, 27 Şubat 1947’de yitirmiştik...

Cemal Nadir
105 yaşında!

Çağdaş Türk karikatürünün en önemli kilometre taşlarından biri hatta birincisiydi o. Cemal Nadir Güler ustayı bundan tam 60 yıl önce 27 Şubat 1947’de üstelik daha 45 yaşındayken yitirmiştik. Cemal Nadir de tıpkı Nazım Hikmet gibi 1902 doğumlu. Çökme aşamasındaki sancılı bir Osmanlı İmparatorluğu dönemi. Tam çocukluk yıllarına girdiğinde yani 1914’te 1. Dünya Savaşı patlıyor. Derken 1. Dünya Savaşı ardından Kurtuluş savaşı yıllarına ve kurulma sancıları çeken bir cumhuriyete denk gelen ilk gençlik yılları. Ardından, gençlikten olgunlaşmaya doğru geçtiği bir dönemde bu kez 2. Dünya Savaşı patlıyor ve 2. Dünya savaşının o sıkıntılı yokluk, karne günleri içinde buluyor bu kez kendini. Sonuçta savaşın bitiminden 2 yıl sonra da ölümü geliyor! Yani 45 yıllık kısa ömrüne 2 dünya, bir kurtuluş savaşıyla, bir cumhuriyetin kuruluş dönemi denk düşüyor. Bir insan ömrüne iki dünya, bir kurtuluş savaşı düşmesi ve o ömrün sadece 45 yıl olması bile başlı başına müthiş bir durum.

Bundan 5 yıl önce 100. doğum yılı anısına, “Cemal Nadir 100 Yaşında” adlı kapsamlı bir kitap hazırlamıştım büyük usta için. Karikatürcüler Derneği olarak bir yıl boyunca süren etkinliklerle anmıştık Cemal Nadir ustayı. Bu etkinliklerden birinde Ferit Öngören şu ilginç saptamayı yapmıştı: “Bunca çok şeyi, çok az bir zamana sığdıran Cemal Nadir’in yaşamı o kadar kısa sürmüş ki, en kısa ay olan Şubat’ın bile 28’ini çıkartamayıp 27’sinde göçüp gitmiş ne yazık ki!..”

Cemal Nadir’in kısacık ama dopdolu geçen ömrü Şubat’ı bile çıkartamamıştır ama, 27 Şubat 1947’de öldüğünde o güne dek İstanbul’da pek görülmemiş bir şey olur ve şehirde hayat durur. Cenazesinin kalkacağı 28 Şubat 1947 günü İstanbul’da esnaf dükkanını açmaz, kepenklerin üzerine: “Cemal Nadir’in cenazesi nedeniyle kapalıyız” yazar ve nerdeyse tüm İstanbul halkı Cemal Nadir’in cenazesine koşar. O güne dek bir “sanatçı” cenazesinde görülmemiş bir insan seliyle, İstanbul halkının gözyaşları içersinde 28 şubat 1947’de Zincirlikuyu mezarlığında toprağa verilir. Bu ülkemizde bir “karikatürcü” için o güne ve hata bugüne dek görülmeyen müthiş bir sevgi selidir. Peki bu sevgi selinin ardında ne vardır?
Gerçek bir öncüydü
Cemal Nadir Güler her şeyden önce, “öncü” bir sanatçıdır. Yokluk ve çile içinde geçen kısacık hayatı ve çok ilklere öncülük etmiştir. Ülkemizdeki “ilk yerli bant-karikatür tiplemesi” olan “Amcabey” tipi bu özelliğiyle de karikatür sanatımızda ayrı bir önem taşır. Amcabey’in dışında; Akla Kara, Dalkavuk, Dede ile Torun, Yeni Zengin, Salomon, İyimserle Kötümser gibi daha pek çok tip yaratmıştır. Sadece 19 yıllık bir profesyonel çizerlik yaşamı olabilen Cemal Nadir, kendisinden önce tipik bir salon sanatı halinde seyreden, halka uzak duran karikatürü, salondan çıkararak halkın ayağına getiren, geniş kitlelere karikatürü sevdiren ilk büyük ustadır.
Cemal Nadir'in ünlü çizgi tipi: AMCABEY...
Pek çok karikatür albümü yayınlanan Cemal Nadir, karikatür üzerine pek çok konferans da vermiştir. Bu konferanslar ülkemizde daha önce benzerleri pek görülmüş şeyler değildir. Bu konferansların çoğunun halkevlerinde gerçekleşmesi nedeniyle söyleşilere halkın katılımı da çok fazla olmuştur. Karikatür üzerine yaptığı konuşmalarda kalabalıktan izdiham yaşanmıştır. Cemal Nadir, bu yönüyle de ülkemizde karikatürü halkla bütünleştiren, halkın yaşamına karikatürü sokan “ilk çizer” olmuştur. Genç çizerlere ilgi gösteren, onların karikatürlerini yayınlayan, onlara fırsat veren ilk usta da gene o’dur.

Cemal Nadir gazetelerdeki “günlük” karikatürün de öncülüğünü yapmıştır. Gazetelerimizde düzenli “günlük” karikatür kullanılması onun çabalarıyla başlamış ve ilk kez onun çabalarıyla “gazete karikatürcülüğü” denilen alan ciddi bir oluşum sürecine girmiştir. 15 yıl çalıştığı Akşam gazetesini (1928-1943 arası) bıraktıktan sonra ömrünün son dört yılını Cumhuriyet gazetesinde (1943-1947) çizerlik yaparak noktalayan Cemal Nadir daha önce de belirttiğim gibi zor şartlar içersinde yaşamıştı. Bu şartlar öylesine zordu ki, bu büyük usta, Bursa’dan İstanbul’a ilk gelişinde yaşadığı yoğun maddi sıkıntılar yüzünden ilk çocuğunu kucağında yitirmişti. 1943’te Cumhuriyet gazetesine geçme nedenini o vakit arkadaşı Avni İnsel’e bakın nasıl açıklıyor: “Dar yakalı elbiseler giydiğim halde iki yakamı bir türlü bir araya getiremiyorum. Şu yokuş Yunus Nadi gibi birkaç babacan patrona daha sahip olsa Babıali gazetecilerin Darülacezesi olmaktan kurtulur!”

Kızı Gönül Tunaman,

babası Cemal Nadir’i anlatıyor...

Cihan Demirci, Cemal Nadir Güler sevgili kızı Gönül Tunaman'la "Cemal Nadir 100 Yaşında" kitabı için 2002 yılında, evinde yaptığı söyleşi sırasında... (Fotoğraf: Mustafa Bilgin)

Daha önce de dediğim gibi, doğumunun 100. yılı olan 2002 yılında Cemal Nadir Güler usta için, büyüklüğüne yakışacak düzeyde, oldukça kapsamlı, ansiklopedi kıvamında bir kitap hazırlamıştım. Karikatürcüler Derneği’nin, belirli bir sayıda bastığı “Cemal Nadir 100 Yaşında” adındaki bu özel çalışma sırasında en büyük desteği onun sevgili kızı Gönül Tunaman hanımefendiden gördüm. Bakın kendisi de artık çoktan yitirdiğimiz o eski İstanbul hanımefendilerinden biri olan Gönül hanım babası Cemal Nadir’i nasıl anlatıyor:

“Babam Cemal Nadir çok modern bir babaydı ama pek çok şeyi yapmaya ömrü vefa etmedi ne yazık ki. Elindeki kısıtlı imkanlarla beni en iyi şekilde, oldukça pahalı mekteplerde okuttu. Aslında hep ev almak istiyordu özellikle de doğduğu şehir olan Bursa’da bir ev almak ama kısmet olmadı. 11 yaşına kadar babamla daha çok beraber olabiliyorduk. Ben daha sonra sekiz sene Arnavutköy Kolejinde yatılı okudum. Benimle gurur duyuyordu ama ben de onu mahçup etmedim açıkçası. Babam bana çok düşkündü. Bir gün sert davrandığını, bağırdığını hatırlamıyorum. Her zaman çok nazik ve şefkatliydi. Gerçekten de hayatı çok büyük sıkıntılarla geçen babam, zorlukların çok fazla farkında bir insandı ve belki de bu nedenle gençlerle özellikle çok yakından ilgilenirdi. Pek çok genci yetiştirdi. Selma Emiroğlu, Semih Balcıoğlu, Ali Ulvi, Nehar Tüblek ve diğerleri... Onlara hem iyi bir dost, hem de bir baba olmuştu. O zamanlar şimdiki kadar çok karikatürist yoktu. Şimdi oldukça yetenekli pek çok karikatürist var. Babamın hayatta olup da, karikatürün ne denli geliştiğini görmesini çok isterdim doğrusu... Walt Disney’in filmleri babamı çok etkilerdi ama ne yazık ki Amcabey’i çizgi film yapamadan gitti... Hastalandığı Teknik Üniversitedeki son konferansında projeksiyon gösterisi yapılmış ve o gün projeksiyonu kullanan kişi Süleyman Demirel’miş. Bilmiyorum ne kadar doğru bu ama o zamanlar talebeymiş Süleyman Demirel Teknik Üniversitede. Onunla karşılaştığımda keşke sorsaydım, hafızası güçlü bir insandır mutlaka hatırlardı...”

Cemal Nadir Güler, özellikle 2. Dünya Savaşı yıllarında dünyada olduğu kadar ülkemizde de yükselen Nazi hayranlığına, giderek artan Hitler Faşizmine de çizgileriyle karşı durmuş, savaşın tüm kötülüklerini çizgilerinde sıkça işleyerek bu açıdan da cesaretiyle döneminin pek çok çizerinden ayrılmıştır. Savaş döneminin yarattığı yeni zengin ve vurguncu tiplerini de çizdiği karikatürlerle eleştirmiş, savaşla beslenen asalakları cesur çizgileriyle ortaya dökmüştür.

Bakın zamanında onun öğrencisi olmuş, yitirdiğimiz bir başka usta, Nehar Tüblek’in onun için ne diyor: “ Eğer o olmasaydı, biz olmazdık. Türk halkına karikatür sanatını Cemal Nadir tanıttı, sevdirdi. Eğer ömrü vefa etseydi, bizim kuşağın yaptığı yenilikleri muhakkak ki o yapacaktı...”

Büyük ustayı ölümünün 60. yılında sevgiyle anıyor ve diyorum ki: “45’inde ölmüş olsa da Cemal Nadir Güler, bugün 105 yaşında ve hala biz karikatürcü dostlarıyla birlikte!.”

CİHAN DEMİRCİ

Hiç yorum yok: